
8 Mart Dünya Kadınlar Günü, tüm dünyada kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinin güçlenmesinin yaşam bulması için önemlidir. Bununla birlikte ifade etmek isteriz ki, kadınların yaşadığı ayrımcılık ve şiddet, engellilikle birleştiğinde, engellilik ve toplumsal cinsiyet kesişiminde kalan engelli kadınların yaşadıkları ayrımcılık derinleşmektedir.
Engelli kadınlar ve kız çocukları, eğitim, istihdam, sağlık, barınma, adalete erişim gibi temel haklara ulaşmada önemli engellerle karşı karşıya kalmaktadırlar. Şiddet ve ayrımcılığa karşı korunmada mevcut mekanizmaların yetersizliği, bu grubun daha da dezavantajlı duruma gelmesine neden olmaktadır.
Ülkemiz, Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’ni 2007 yılında onaylamış olup, sözleşmenin 6. maddesi, engelli kadın ve kız çocuklarının çok yönlü ayrımcılığa uğradığını ve bu ayrımcılığın ortadan kaldırılması için taraf devletlerin özel önlemler alması gerektiğini kabul etmektedir. Ayrıca, İstanbul Sözleşmesi ve CEDAW gibi uluslararası sözleşmeler, kadınlara yönelik ayrımcılık ve şiddetle mücadelede devletlerin yükümlülüklerini ortaya koymaktadır.
Bununla birlikte belirtmek isteriz ki, ülkemizde yürürlükte olan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, kadınları koruma mekanizmaları içermesine rağmen, bu mekanizmaların engelli kadınların ihtiyaçlarına uygun tedbir ve uygulama içermemesi nedeniyle, şiddet tehdidi altında bulunan ya da şiddete maruz bırakılan engelli kadınlar yönünden, kapsayıcı olabilmesi çeşitli düzenlemeler yapılmasını zorunlu kılmaktadır.
5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun ve diğer ulusal düzenlemeler, engelli kadınların haklarını korumaya yönelik çeşitli hükümler içerse de uygulamada önemli eksiklikler mevcuttur.
Araştırmalar, engelli kadınların eğitim ve istihdama katılımlarının, engelli erkeklere oranla çok daha düşük olduğunu göstermektedir. TÜİK istatistiklerine göre, engelli kadınların okur-yazarlık oranı engelli erkeklere oranla %25 daha düşüktür. İŞKUR verilerine göre, işe yerleştirilen her beş engelliden, yalnızca biri kadındır. Engelli kadınlar için özel bir istihdam kotasının olmaması, bu eşitsizliği daha da derinleştirmektedir.
Erişilebilirlik, engelli bireylerin bağımsız yaşayabilmeleri ve haklarına eşit şekilde ulaşabilmeleri için temel bir ilkedir. Ancak, kamu binalarından sağlık hizmetlerine, eğitim kurumlarından adalet mekanizmalarına kadar pek çok alanda yaşanan erişilebilirlik sorunları, engelli kadınların temel haklarını kullanmalarını kısıtlamakta ve onları toplumsal yaşamdan izole etmektedir. Örneğin, sağlık kuruluşlarında jinekolojik muayene, bedensel engelli kadınların ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır.
Görme engelli kadınların yasal süreçleri takip edebilmesi için uygun formatta bilgilendirme yapılmamakta, işitme engelli kadınlar için yeterli çeviri desteği sağlanmamaktadır.
Engelli çocukların veya engelli yakınlarının bakımını üstlenen kadınlar, görünmez kılınan ve desteklenmeyen bir emek harcamaktadır. Bu kadınlar çoğu zaman ekonomik ve sosyal güvenceden yoksun bırakılmaktadır. Bakım emeğinin toplumsal bir süreç olarak değerlendirilmesi ve bu emeğin adil şekilde paylaşılması, kadınların gerçek anlamda eşit bir yaşam sürebilmeleri için zorunludur.
Bu 8 Mart’ta bir kez daha hatırlatmak isteriz ki;
- Engelli kadınların haklarına erişimini sağlayacak yapısal düzenlemeler ivedilikle hayata geçirilmelidir.
- Engelli kadınların şiddetten korunmasına yönelik mekanizmalar güçlendirilmeli, erişilebilir ve etkin hale getirilmelidir.
- Eğitim ve istihdamda fırsat eşitliğini sağlamak adına engelli kadınlar için özel istihdam kotaları oluşturulmalıdır.
- Kamu hizmetleri ve adalet sistemleri, engelli kadınların ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde erişilebilir hale getirilmelidir.
- Engelli kadınların siyasi karar mekanizmalarında yer almaları için teşvik edici çalışmalar yapılmalıdır.
- Bakım emeği yükünün adil paylaşımı sağlanarak, bakım veren kadınlara sosyal ve ekonomik destek sunulmalıdır.
Kadınların insan hakları mücadelesinde, engelli kadınların, engellilik ve toplumsal cinsiyet kesişimindemaruz kaldıkları ayrımcılıkla mücadelede, haklarını güvence altına alacak politikaların geliştirilerek uygulanmasının, kamu idaresi yanında, toplumun tüm bileşenleri yönünden temel bir sorumluluk niteliği taşıdığı unutulmamalıdır.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!